1 Nisan 2016 Cuma

Tahrîm Suresinde Bahsedilen "Helal-Haram'ın" Aslı Nedir? (İsrafil Balcı)

Tahrîm Suresinde Bahsedilen "Helal-Haram'ın" Aslı Nedir?

Malum Tahrîm suresinin ilk âyetlerinde Resûlüllah’ın kendisi için “helal” olan (meşru) bir şeyi, “haram” kılması veya yasaklaması nedeniyle bir uyarı yer almaktadır. Geleneksel yorumlarda bu yasak “meğafir” diye kötü koku yayan bir bitki veya “bal şerbeti” olarak zikredilir ve Resûlüllah’ın bunlardan birisini kendisine yasaklaması nedeniyle mezkûr âyetlerle birlikte ihtar yapıldığından bahsedilir.

İddiaya göre Hz. Peygamber hanımı Zeyneb bnt. Cahş’ın yanında biraz fazla kalıp bal şerbeti içmiş ve hoşlanmış. Kıskançlık gösteren Aişe ile Hafsa ağız birliği ederek Hz. Peygamber’den ‘meğafir’ adındaki kötü koku yayıldığını söyleyeceklerine dair anlaşmışlar ve bu yolla Zeyneb’ten uzaklaştırmak istemişler. Hz. Peygamber onlara uğradığı zaman her ikisi de meğafir koktuğunu söylemeleri üzerine Hz. Peygamber bir daha meğafir yemeyeceğine dair yemin etmiş ve mezkûr surenin başındaki ilk dört âyet bu hadise üzerine nazil olmuştur.

Oysa bu âyetler ne meğafir ne de bal şerbetiyle ilgilidir. Tamamen Resûlüllah’ın özel hayatına dair mahrem konudur ve buna yönelik açıklamadır. Ancak mahrem bir konu olduğu için farklı gerekçelerle olay kapatılmaya çalışılmıştır. Bizce daha makul gözüken rivayete göre Resûlüllah bir gün Hafsa’nın odasında Mısırlı hanımı Maria ile bir araya gelmiş olmasıdır.

Rivayete göre Resûlüllah Mısırlı hanımı Maria (Meryem) ile Hafsa’nın odasındayken Hafsa çıkagelmiş ve olaya tanık olmuş. Bundan dolayı hayli öfkelenmiş, mesele tatsızlığa dönüşünce Resûlüllah onun gönlünü almak amacıyla bir daha Maria ile bir araya gelmemeye yemin etmiş ve mahrem bir konu olduğu için bu olayın duyulmamasını istemiş.
Ancak Hafsa durumu Aişe’ye açınca Allah Resûlü’nün sırrı açığa çıkmış ve son derece mahcup olmuştur. Kırgınlık üzerine eşlerinden ayrılıp yaklaşık bir ay kadar Mescid’in “meşrebe” bölümünde kalmıştır. Meselenin iç yüzü bu şekilde olmakla birlikte, olay farklı muhtevalarda sunulur. Meselenin anlaşılması için Tahrîm suresindeki âyetleri toplu olarak hatırlayalım:

Ey Peygamber! Eşlerinden bazılarını hoşnut edeceğim diye, Allah’ın sana helal kıldığı şeyleri niçin kendine haram kılıyorsun? Bil ki, Allah çok affedici ve bağışlayıcıdır. Allah size gerektiğinde yeminlerinizi bozmanızı meşru kılmıştır.…( Tahrîm 66/1-4).

Âyetler Resûlüllah’ın helal olan eşi/eşleriyle bir araya gelmeyeceğine dair yemin edip kendisine haram etmesinin yanlışlığını düzeltmektedir. Nitekim en erken dönem müfessirlerden olan Mukâtil b. Süleyman (150/766) eserinde Tahrîm sûresinin inzaliyle ilgili bilgilere değinirken, bu olaydan kastın İbrahim’in annesi Mâria el-Kıbtî olduğunu söyleyerek söze başlar. Müteakiben Hafsa’nın sırasının olduğu gün, odasında bulunmadığı zaman Resûlüllah’ın Maria ile Hafsa’nın odasında buluşması ve onun bu olaya tanık olmasından bahseder. Bu mahrem hadise üzerine Resûlüllah, olayın duyulmamasını ve kimseye anlatmamasını ister. Hatta onu ikna edebilmek için bir daha Maria ile görüşmeyeceğine dair yemin eder ve kendisine bu konuda yasak koyduğunu söyler. Ancak Hafsa’nın Aişe’ye söylemesi üzerine mahrem konu duyulunca, Resûlüllah eşlerine kırılmış, hatta bir ay kadar hanımlarına yaklaşmamaya yemin etmiştir.

Enes b. Mâlik isnadlı bir rivayette de şu detaylar anlatılır: Resûlüllah’ın bir cariyesi (Maria) vardı. Onunla ilgilenip vakit geçiriyordu. Âişe ve Hafsa o cariye ile ilgilenmesini kıskandılar. Hatta Resûlüllah o cariyeyi kendisine haram kılıncaya kadar rahat bırakmadılar. Sonunda Allah Tahrîm sûresinin 1-4. âyetlerini indirdi.  (Nesâî, “Işratü'n-Nisa'”, 4).

Mezkûr olay ve referans verilen âyetler, Resûlüllah’ın Allah adına “haram-helâl” koyma yetkisinin olmadığını çok açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Bu itibarla daha önce paylaştığım Nahl suresindeki âyeti hatırlatarak yazıma son vereyim:

"Bundan böyle dilinize geldiği gibi gelişigüzel konuşarak 'Bu haram, şu helâl' diye hüküm vermeyin. Aksi halde uydurduğunuz yalanlarla Allah'a iftira atmış olursunuz. Oysa Allah'a iftira atanlar asla iflah olmaz." (Nahl 16/116).

İsrafil Balcı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder