30 Mart 2016 Çarşamba

Kur'an'da "ÜMMİ" (اُمِّىَّ) Kavramı (Murat Tanrıkulu)

KUR’AN’DA ÜMMİ (اُمِّىَّ) KAVRAMI

Ümmi kavramı Kur’an’da genel olarak 3 şekilde kullanılmıştır.

1. Kitaptan yani Vahiyden haberi olmayan, kendilerine Kitap verildiği halde o kitaptan bilgisiz ve payesiz olan Yahudi ve Hıristiyanlar için kullanılmış (2/78)

 2.Daha önce kendilerine Kitap/Vahiy verilmemiş olan Mekke halkı için kullanılmış (3/20, 75; 62/2)

3.Daha önce vahiy ve Kitapla tanışmamış olan Resulullah için de kullanılmış (7/157, 158; 42/52)

Ümmi kavramı, en net haliyle Ali İmran 20'de anlamını belli etmektedir. Ehli Kitab'ın zıttı, yani Kitapsız, kitap ve vahiy verilmemiş kimse/ler...
Ali İmran 75'te ise, bazı Yahudilerin, Mekkeli müşriklerin mallarını emaneten aldıklarında kolay kolay geri vermediklerinden söz eder. Çünkü Yahudiler, Mekkelileri ümmi yani vahiyle tanıșmamıș ve bu yüzden Allah katında değerleri olmayan bir kavim olarak görürlerdi. Bu yüzden onlara karşı yapacakları haksızlıkların yanlarına kâr kalacağına inanırlardı.
 Resulullah da risalet öncesi kitap nedir iman nedir bilmezdi, bu sebeple o da bir ümmiydi.
42.52 – “İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vahyettik. "Sen, kitap nedir, iman nedir bilmezdin." Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin.”

Sonuç olarak, “Ümmi” demek, "Kendilerine daha önce Vahiy/Kitap verilmemiş veya verildiği halde bu Vahiyden/Kitaptan habersiz, bilgisiz ve payesiz olan kimse/ler" demektir.

Konuyla ilgili Ayetler
2.78~وَمِنْهُمْ اُمِّيُّونَ لَا يَعْلَمُونَ الْكِتَابَ اِلَّا اَمَانِىَّ وَاِنْ هُمْ اِلَّا يَظُنُّونَ
2.78 - İçlerinde bir takım ümmîler vardır ki, Kitab'ı (Tevrat'ı) bilmezler. Bütün bildikleri kulaktan dolma şeylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar.

3.20~فَاِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ اَسْلَمْتُ وَجْهِىَ لِلّٰهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ وَقُلْ لِلَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ وَالْاُمِّيّٖنَ ءَاَسْلَمْتُمْ فَاِنْ اَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْا وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ وَاللّٰهُ بَصٖيرٌ بِالْعِبَادِ
3.20 - Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: «Bana uyanlarla birlikte ben kendimi Allah'a teslim ettim.» Ehl-i kitaba ve (kitap verilmemiş) ümmîlere de: «Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?» de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir.

3.75~وَمِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ اِنْ تَاْمَنْهُ بِقِنْطَارٍ يُؤَدِّهٖ اِلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ اِنْ تَاْمَنْهُ بِدٖينَارٍ لَا يُؤَدِّهٖ اِلَيْكَ اِلَّا مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَائِمًا ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا لَيْسَ عَلَيْنَا فِى الْاُمِّيّٖنَ سَبٖيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّٰهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
3.75 - Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da onların, «Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur» demelerindendir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar.

7.157~اَلَّذٖينَ يَتَّبِعُونَ الرَّسُولَ النَّبِىَّ الْاُمِّىَّ الَّذٖى يَجِدُونَهُ مَكْتُوبًا عِنْدَهُمْ فِى التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْجٖيلِ يَاْمُرُهُمْ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهٰیهُمْ عَنِ الْمُنْكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَائِثَ وَيَضَعُ عَنْهُمْ اِصْرَهُمْ وَالْاَغْلَالَ الَّتٖى كَانَتْ عَلَيْهِمْ فَالَّذٖينَ اٰمَنُوا بِهٖ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذٖى اُنْزِلَ مَعَهُ اُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ~ ~ ~
7.157 - Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.

7.158~قُلْ يَا اَيُّهَا النَّاسُ اِنّٖى رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ جَمٖيعًا الَّذٖى لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْيٖ وَيُمٖيتُ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهِ النَّبِىِّ الْاُمِّىِّ الَّذٖى يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَكَلِمَاتِهٖ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ ~
7.158 - De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve ümmî Peygamber olan Resûlüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır- iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız.

62.2~هُوَ الَّذٖى بَعَثَ فِى الْاُمِّيّٖنَ رَسُولًا مِنْهُمْ يَتْلُوا عَلَيْهِمْ اٰيَاتِهٖ وَيُزَكّٖيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَاِنْ كَانُوا مِنْ قَبْلُ لَفٖى ضَلَالٍ مُبٖينٍ
62.2 - Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.

Murat Tanrıkulu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder